30 Haziran 2008 Pazartesi

yer itimi

bir filozof için ne de kolay "gereksinmediğim ne çok şey var" diye bir laf söylemesi, kedinin uzanamadığı ciğere bok atması gibi

benim gibi hiç bir şey için çabalamadan hoyratça yaşamaya çalışan bir insanın düzgün bir hayatının olmasıysa bir tesadüf olmamalı, gereksinmediğim her şeyi verdi hayat şu ana kadar ve vermeye devam ediyor, tam bıraktığım anda hep bir sürpriz oluyor bir şekilde, neredeyse ölümsüz olduğuma bile inanmaya başlayacağım

hayat beni hayatta tutmak için elinden geleni yapıyor korkarım, gereksinmediğim her şeye sahibim ve bu beni hasta ediyor, bu işin içinde bir bokluk var ve elbet bu verdiklerinin hesabını soracaktır bir gün hayat ama ben o bedeli ödemeyi hiç mi hiç düşünmüyorum bebeğim

kusmak istiyorum.

bağırsaklarım ağzımdan çıkana kadar kusmak istiyorum
sonra litrelerce süt içip yeniden kusmak istiyorum
günlerce günlerce günlerce yorgunluktan bayılana kadar
ayıldıktan sonra devam etmek istiyorum kaldığım yerden
tekrar bayılana kadar
akvaryumdaki canlı bir balığı bir bardak suyla yutup
bir kaç dakika içinde canlı olarak kıçımdan çıkarabilene kadar

oysa bunun hiç bir faydası olmayacağını biliyorum
zihnimdeki hastalıklı bölgelerin hep orada olacağını biliyorum
bana açlıktan sefaletten işkenceden ölümcül hastalıklardan savaşlardan asla kapanmayan yaralardan bahsetme
die by the sword ansızın ama unutma tomorrow never dies
ne gerek vardı bunca safsataya sırf hayatta kalmak için

hayat beni hayatta tutmak için elinden geleni yapıyor korkarım...

bense diyojene, otistiklere, spastiklere, otlara, ağaçlara, taşlara, saksı çiçeklerine, el değmemiş sahillere, o sahillerdeki kum tanelerine, o kum tanelerine uzanmış ölü deniz yıldızlarına, pathfindera, galileo uydusuna, kara deliklere, vatozlara, mercanlara, statik elektrikle yüklü bir atomun negatif iyonlarına, uç uç böceklerine, teddye, yağmur bulutlarına, yıldırımlara, bira kabarcıklarına, amiplere, soğuk havaya, dünyanın dönerken çıkardığı uğultuya ve ölülere özeniyorum

gökkuşağındaki siyah rengim ben
doğanın inkar ettiği
hayat beni hayatta tutmak için elinden geleni yapıyor
fizik kurallarının taaa...

not:
yirminci yüzyıl yeraltı edebiyatından edepsiz bir fıkra örneğidir
güldürmek için yazılmıştır
hamilelik döneminde fetüsde kalıcı hasara neden olabilir
beklenmeyen bir etki görülmediği takdirde tekrar deneyiniz

23 Mayıs 2008 Cuma

bitmeyen ilkellik! arzusu...

kelimler anlamlarını yitirdiğinde
duyduğun sesler böğüren insanlardır

kediler miyavlar...
köpekler havlar...
insanlar...

kediler
iyi ki konuşmayı unutup miyavlamayı öğrenmişiz demişler midir

köpekler
neydi o be vır vır vır die düşünmüşler midir

bitkilerin kendi içlerindeki huzura ermeleri kaç bin yıl sürmüştür...

23 Nisan 2008 Çarşamba

kendi kendine nişan alan bir sniper idim savaşın kenarında

bana
artık bana inanmadığını söyle artık
çünkü ben uzun zamandır söyleyemiyorum sana nasıl da inanmadığımı
nasıl da yalandan güldüğümü
nasıl da sıkıldığımı dinlerken

bana
artık bütün bu saçmalıktan bıktığını söyle
çünkü ben bıktım her sabah tenime işlemiş aynı pislikle uyanmaktan
ışıl ışıl güneşin içimi umut dolduruyormuş gibi yapmasından
aynı hayalleri tekrar tekrar kurmaktan

bana...

artık beni sevmediğini itiraf et!

adrian...adrian...

7 Nisan 2008 Pazartesi

(dis)infected with AlcohoL

hiç durmadan günlerce yağmur yağsın isterdim dünyanın heryerinde

herşey altüst olsun

hiç durmadan birileri üzülsün üzülsün...

artık kimse bir şemsiyeye ihtiyaç duymasın mesela

gökgürültüsünden ninnilerimiz olsun

bütün dünya bütün insanlık bütün ruhlar temizlensin

artık sona yaklaştım gibi cümleler kurmak istemiyorum

ben sondan geçtim...

ama her yanıma batıp duran hayal kırıklıkları içindeyim

ne zaman birini çeksem etimden kanar kanar...


sondan geçip birşey bulamayınca başa dönmek...

bu nasıl bir felaket

bitmeyen bir düşün içinde uyanamamak

ya da bir türlü rahat bir uyku uyumadan günlerce uyanık dolanmak

ne fark eder ki

gerçek ile hayal arasında

ne bir duvar ne bir ince çizgi ne de ağırlaşan göz kapakları var

hangi rüya yeterince gerçek değildi ki

ya da yaşanmış hangi anı artık bir hayal

etini hissediyor olman neyi değiştirir...


hiç durmadan günlerce yağmur yağsın isterdim dünyanın heryerinde

bütün zihinler bütün bedenler bütün toprak uyuşsun

ve bir daha uyanmasın...