18 Eylül 2007 Salı

exaybachay

lütfen yaşıyorduk, sanki hangi kelimeyi hangi kavramı doğru anlamında kullanmışsak
hayatı bile doğru anlamında kullanamıyorduk
tasasız, apaçık ve açık saçık ve imalardan uzak bir sevgi sözcüğü bile yerleştiremiyorken yazılara
insanları bile birbirine düşürebilecek kutsal kitaplara kadar girmiş bir çelişki dolanırken ortalıkta
hani bir yerlerinde dürüstçe "yanılmışım insan hakkında" deseydi tanrı
sırf dürüstlüğünden inanabilirdim belki bir şeylere.
oysa bu satırların başı ne olmalıydı ya da ne olmamalıydı kime neyi ifade etmeliydi
her cümlenin her kelimenin arasında gizli anlamlar mı olmalıydı
başlığa daha havalı bir şeyler mi düşünmeliydim
neyin peşindeydim, neyin peşindeydim, neyin peşindeydiniz.
peki ben beni rahatsız edebilecek kadar kalabalığım da siz kaç kişiydiniz
yazarak kendime mi acıyorum, kendimi mi acındırıyorum, dikkat mi çekmeye çalışıyorum peki
peki ya yazmadıklarım, yazamadıklarım...ki bunu söylerken bile ajitasyon yerli yerinde…
ikincil anlamlardan uzak saf bir hayat istiyorum
sabah sabah yoldan geçenlerin gözlerinin içine bakıyorsam bundan bir anlam çıkarılmasın istiyorum
sabah sabah yoldan geçenlerin gözlerine içiyorsam bundan kime ne olsun istiyorum
gariptir bu şekilde hep üstümüze işedik altımıza sıçtık
ama bu böyle sürdüğü sürece birilerinin hep altımıza işediğinin üstümüze sıçtığının farkına varamadık
bir lambanın açık mı kapalımı olduğunu saatlerce tartışabilecek kadar iddialı ve saftık
şiirler bile yazıyorduk aldırmadan anlamlara

"porno konuş benimle

aklından bir lisan uydur

ve şarkılar söyle

saçma sapan bir dans uydur

üstün başın dağınık pijamalarınla sokağa çık bu sabah

bir demet ölü gül getir bana

aldırmadan kalabalığa"

kimsenin kimseyi incitmediği bir hayat istiyorum, şeffaflaşmış fikirlerle destekli,
lütfen yaşamaktan sıkıldım, lütfen yaşamaktan yoruldum
lütfen ölmek istemiyorum...
adrian...adrian...