iyi geceler
nerede, ne yapıyor olursanız olun aslında her an aklınızda başka düşünceler yok mu sizin de...
çapraz ateş arasında kalmış bir kurbanın en depresif anıdır birden bütün seslerin susması. o an av ve avcı arasındaki ilişki, dünyayı güneşin yörüngesinde tutmaya çalışan hayali bir çelik halatınki kadar gergin ve kırılgandır. herhangi bir canlının ömrüyle kıyaslanabilecek bir süresi de olamaz o anın.
-----------------------------------------------------------
yine de her dinsizi ve her tanrı tanımazı da ayakta tutan bir takım inançsızlıklar vardır agnostisizme rağmen, ne de olsa kimse inanmasa bile bu umurunda olmaz aslında tanrının ve yeterli bir ölçüdür bu inanmamak için. tek kurtuluş kendinin tanrı olduğuna inanmasıdır daha da doğrusu bunu anlamasıdır insanın
işte ben tam bu inançların bittiği andayım şimdi
insanın tanrıya inanmamasından daha kötü olan,
insanın artık kendine inanmamasıdır
ben kendime olan inancımı yitirerek en büyük günahı işledim
sesler sustu
tanrısallık adım adım uzaklaşıyor
artık neye inanmam gerek bilmiyorum
inançsızlık...ölüm...huzur...deliriyor muyum...
-----------------------------------------------------------
evren kaosun içinde yükselen tabanı ve zirvesi belirsiz bir iskambil kulesidir ve insan kaosu tanımlayabilecek bir yapıya sahip değildir, bunu kabullenemeyecek kadar bencil ve isyankardır sadece, düzensizliğin sebebi kavrama yeteneği yada yeteneksizliğidir, aslında düzensizlik düzenli bir şekilde devam etmektedir kendince, evren bütün bu karmaşanın içinde sırf yıkılmaya müsait olduğu için kendi başına bir düzendir
kaos başlangıç mı yoksa son mu bilmiyorum
süreç ileri mi geri mi anlamıyorum
her şey bittiğinde
lütfen yaşıyorduk, sanki hangi kelimeyi hangi kavramı doğru anlamında kullanmışsak
hayatı bile doğru anlamında kullanamıyorduk
tasasız, apaçık ve açık saçık ve imalardan uzak bir sevgi sözcüğü bile yerleştiremiyorken yazılara
insanları bile birbirine düşürebilecek kutsal kitaplara kadar girmiş bir çelişki dolanırken ortalıkta
hani bir yerlerinde dürüstçe "yanılmışım insan hakkında" deseydi tanrı
sırf dürüstlüğünden inanabilirdim belki bir şeylere.
oysa bu satırların başı ne olmalıydı ya da ne olmamalıydı kime neyi ifade etmeliydi
her cümlenin her kelimenin arasında gizli anlamlar mı olmalıydı
başlığa daha havalı bir şeyler mi düşünmeliydim
neyin peşindeydim, neyin peşindeydim, neyin peşindeydiniz.
peki ben beni rahatsız edebilecek kadar kalabalığım da siz kaç kişiydiniz
yazarak kendime mi acıyorum, kendimi mi acındırıyorum, dikkat mi çekmeye çalışıyorum peki
peki ya yazmadıklarım, yazamadıklarım...ki bunu söylerken bile ajitasyon yerli yerinde…
ikincil anlamlardan uzak saf bir hayat istiyorum
sabah sabah yoldan geçenlerin gözlerinin içine bakıyorsam bundan bir anlam çıkarılmasın istiyorum
sabah sabah yoldan geçenlerin gözlerine içiyorsam bundan kime ne olsun istiyorum
gariptir bu şekilde hep üstümüze işedik altımıza sıçtık
ama bu böyle sürdüğü sürece birilerinin hep altımıza işediğinin üstümüze sıçtığının farkına varamadık
bir lambanın açık mı kapalımı olduğunu saatlerce tartışabilecek kadar iddialı ve saftık
şiirler bile yazıyorduk aldırmadan anlamlara
"porno konuş benimle
aklından bir lisan uydur
ve şarkılar söyle
saçma sapan bir dans uydur
üstün başın dağınık pijamalarınla sokağa çık bu sabah
bir demet ölü gül getir bana
aldırmadan kalabalığa"
kimsenin kimseyi incitmediği bir hayat istiyorum, şeffaflaşmış fikirlerle destekli,
lütfen yaşamaktan sıkıldım, lütfen yaşamaktan yoruldum
lütfen ölmek istemiyorum...
adrian...adrian...